İçişleri Bakanlığınca 81 il valiliğine "Yaz Mevsimi Trafik Tedbirleri" konulu genelge gönderilmiş. Genelgede "1 Haziran - 1 Ekim arasında toplu taşımada yüzde 50 doluluk ve maske kullanımı takip edilecek" denilmiş. Genelgeye göre, yaz boyunca yoğun trafik denetimleri yapılacakmış.
İçişleri Bakanlığı tarafından valiliklere Süleyman Soylu imzası ile gönderilen ‘Yaz Mevsimi Trafik Tedbirleri’ genelgesinde, karayollarında 1 Haziran-1 Ekim tarihleri arasında uygulanacak trafik tedbirleri tek tek sıralanmış. Özetle denetim, sosyal mesafe ve maske anlatılıyor. Merak edenler genelge detaylarını internetten araştırıp , okuyabilirler, ama biz turizmcileri ilgilendiren bir madde var ki, onu paylaşmadan edemedik.
Maddenin başlığı da ilginç; YÜZ YÜZE İLETİŞİM. Buna göre Corona virüsü salgınının yayılım hızının kontrol altına alınması ile birlikte şehirlerarası tarifeli yolcu taşımacılığının yanı sıra tarifesiz yolcu taşımacılığı (TUR TAŞIMACILIĞI) OLARAK TABİR EDİLEN VE BİREYSEL VEYA SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ, DERNEKLER, TUR ŞİRKETLERİ TARAFINDAN ORGANİZE EDİLEN GEZİ, TUR, SPORTİF VE KÜLTÜREL FAALİYETLERE YÖNELİK TAŞIMACILIKTA önemli bir artış olabileceğinin dikkate alınması, bu faaliyetleri yürüten araçlara yönelik ‘Etkin, Yoğun ve Sürekli’ trafik denetimleri planlanarak uygulanacakmış.
İçişleri Bakanlığına göre ister bireysel, ister sivil toplum örgütleri, canı çekerse dernekler, ara sıra da tur şirketleri tarafından gezi yapılmasında sakınca yokmuş. Hepsine serbest yani. Değerli turizmciler, meslektaşlarımız, bu işe senelerini vakfetmiş, ekmek parasını kazananlar, Romalılar, işte zurnanın ZIRT dediği yer tam da burası!. Devletin farklı birimlerinin işimize farklı yaklaşımları, bizi uygun gördükleri şekilde sınıflamaları ve en acısı bu örnekte olduğu gibi “KAÇAK ACENTACILIK” olarak tabir ettiğimiz ne kadar faaliyet varsa bunu NORMAL sayması!!
Bizler, aniden kesilmiş işlerimiz nedeniyle bin bir zorluk içine girmişken, Bankaların insafına terkedilmişken, bu krizden tüm dünyanın kabul ettiği gibi EN FAZLA VE OLUMSUZ ETKİLENEN TURİZM sektörün temsilcilerine devletin önemli bir makamının bakış açısı bu işte!
Bu arada birileri boş durmuyor; Biz yardım beklerken, onlar Salda gölüne iş makinaları ile giriyor, İstanbul’daki Cenevizliler’den kalma Galata kulesini olmayan vakıflara aitmiş gibi kabul edip, İBB’nin elinden almaya çalışıyor, Türkiye’de şubesi dahi olmayan yabancı tur operatörlerine 120 milyon USD’yi bir kalemde verebiliyorlar. Turistleri ve biz turizmcileri gerçek anlamda bir koruma altına almadan, göstermelik önlemlerin arasına Otellerin transfer yapması gibi tehlikeli maddeleri yerleştirmeyi marifet sayıyor.
Turizmden sorumlu Bakan bey ise kendi havasında, sanki o “Mayıs sonu iç turizm, haziran ortası gibi incoming başlar” deyince, bir bariyer açılacak ve turistler koşarak Otelleri dolduracak? Koşarak derken abartmıyorum, çünkü henüz ortada ne yurtiçi, ne de yurtdışı uçuş yok, otobüs seferleri asgari düzeyde gerçekleştiriliyor, bu nedenle ancak özel araçları ile ya da koşarak gitmeleri mümkün. Uçak ve otobüs seferleri başladığında da kriz nedeniyle maaşlarının yüzde 50’si kesintiye uğramış tatilcileri, en az yüzde 30 zamlı fiyatlar bekliyor. Bu arada Antalya’daki Otelcileri arıyorum, henüz gelen yeni rezervasyon yok, ama buna rağmen bir kısmı, Bakan korkusuna, ya da hatırına tesislerini açacaklarmış.
İşte bizi kredi, ya da Covid19 değil, işte bu ciddiye alınmama, itibarsızlaştırma çabaları bitiriyor!
Tüm bu dertlerimizin hallolması, haklarımızın aranması, bizim adımıza hesap sorması için tek bir makam var. O da TÜRSAB! Meslek birliğimizden artık pasifliğine son verip, devletin farklı birimleri nezdinde, topyekün bir atağa geçmesini ve Seyahat Acentacılığı mesleği üzerindeki bu kargaşaya müdahale etmesini bekliyoruz. Gerçi bunu çoook uzun bir süredir bekliyoruz, ama artık bıçak kemiğe dayandı. Üyeler örnek vererek, bizzat yaşadıkları diyalogları paylaşarak Bankalarla yaşadıkları sorunu dile getiriyor, buradan soruyorum; TÜRSAB Başkanı Vakıfbank, Halk Bankası ve Ziraat Bankası nezdinde nasıl bir girişimde bulundu? Bulunduysa sonuç ne oldu?
Hiçbir şey yapmadıysa TÜRSAB bari şu özeleştiriyi yapsın; Neden turizm şirketlerine hala kımıl zararlısı muamelesi yapılıyor? TÜRSAB yönetimi bunca zamandır, böylesi net bir soruna çözüm bulamıyorsa TÜRSAB’ın üyelerine ne gibi bir yararı, ya da katkısı var?
Yazıya İçişleri Bakanlığı ile başladık, Turizm Bakanının kulaklarını çınlattık ve son olarak TÜRSAB’dan çıktık. Yine yazdık, çizdik, kendimizce tarihe not düştük, bizim elimizden bu kadarı geliyor.
Top artık yetkililerde,
Cemal Kızıltan
Kurucu Moderatör
TURSAPNET
댓글