Haliyle yazı biraz uzun, ama merak etmeyin sıkılmadan okuyacaksınız.
Pandemi süreci tüm hesapları alt üst etti, tahmin edilemiyor, sonu gelmiyor, birilerini değil, herkesi etkilediği için kimse ne yapacağını bilmiyor, küresel olarak gelirler düştü, umutlar aşıya endekslendi. Ekonomi de yolunu şaşırdı; Üretim var, tüketim yok. Bütçeler alt üst, talep düşük , eleman eksik, haliyle tedarik zincirlerinde kopmalar yaşanıyor. Bakmayın siz “ekonomi tıkırında” diyenlere, sanayi elektriği tüketimindeki azalma üretimdeki düşmenin ciddiyetini ortaya koyuyor. Uçaklar güvenli, ama uçanlar Covid’i memleketin dört bir yanına taşıyorlar. Hasta rakamları azalacağına her geçen gün artıyor. Türkiye genelinde Otellerin üçte ikisi kapalı, onca kampanya ve indirime rağmen doluluk yüzde 30’lar seviyesinde, turizmciler çaresiz.
Hükümetin de işi zor; Salgının azalması için ülkenin kapanması, sokağa çıkma yasaklarının geri gelmesi gerek, ama her bir aylık kapanma zaten zorda olan ekonomimizin yüzde iki küçülmesi demek (ABD’deki küçülme tahminin yüzde 30 olduğunu söyleyeyim, siz de yalnız ve güzel ülkemizin küçülme oranını tahmin edin).
Yine de enseyi karartmaya gerek yok, çünkü bizde diğer ülkelerde olmayan, çok gelişmiş farklı, bir kasımız var; Her kriz sonrası hızlı ve doğru aksiyon alıyor, çabuk toparlanabiliyoruz. Bu Türkiye’nin rakipleri karşısındaki en büyük avantajı . Plan, program, bütçeden pek anlamıyoruz, ama böylesi dönemlerde günlük senaryolarla hareket etmenin ayrıcalığını yaşıyoruz (Ancak, bu alışkanlığın orta ve uzun vadede işe yaramadığını, hatta zarar verdiğini hatırlatmakta yarar var).
Değişim kaçınılmaz, değişime nasıl bir tepki verileceğini öngörebilmek marifet, bunun için de pratik zeka gerekiyor ki bu bizlerde fazlasıyla var.
Bu sürece sadece ekonomi açısından bakar ve hamlelerimizi buna göre yaparsak büyük hata ederiz! Nitelikli, bilgili iş gücünü bir kenara koyma, yok sayma lüksümüz yok. Devlet İŞKUR üzerinden vermekte olduğu kısa çalışma ödeneği ile bu konuda elinden geleni yapıyor, biz de üzerimize düşeni yapmalı ve turizm sektöründeki nitelikli iş gücünü başka sektörlere kaptırmamalıyız.
Pandemi döneminde organizasyon şemaları ve iş tanımları çöp oldu, herkes, her işi yapmaya başladı. Öte yandan çalışanlarımız da önemli, gelecek kaygısı olan insanların verimliliği de ister istemez düşüyor, yöneticilere, ya da şirket sahiplerine düşen ise onları olabildiğince motive etmek. Bu sebeple iki konuya odaklanmalıyız; İnsan kaynağı ve finans! Bunları yöneten krizden sağ salim çıkar.
Turizm sektörünün pek çok dalı kırılmış durumda, müşteri tercihlerinde de ciddi bir değişim var, gelirleri düştü, gelecek kaygıları tavan yapmış durumda, haliyle harcamıyorlar. Bu şartlarda satacak doğru ürünleri bulmak ve tanıtmak zor, ama imkansız değil. Kısa çalışma ödeneği konusunda takdirimizi kazanan hükümet, yurtiçi tur satışlarında 4, incoming tur operatörlerinde ise sadece 5 şirkete avantaj sağlayarak, haksız rekabetin daniskasını yaptığı için ciddi tepki topladı, ama dinleyen kim? Sektörü resmen böldüler, ayrıcalıklı bir sınıf kazandırma gayreti içindeler. “Biz yaptık, oldu” diyenleri tarihe havale ediyorum.
Meslektaşlarımla irtibat halindeyim, çoğunun bu süreçte dijitalleşme konusunda attığı adımları takdirle izliyor ve destekliyorum, çünkü dijitalleşmek demek, komple değişim demek. Bir başka deyişle iş yapma biçimlerinde ciddi bir devrim yapmak, interaktivite demek! Turizm sektörü bu süreçte ciddi bir zihinsel değişim yaşıyor hızlanıyoruz, akıllı cep telefonları sayesinde mekanlarla sınırlı kalmıyor, zamandan bağımsız oluyoruz. Bu bir miktar mesaimizi uzatmakla birlikte daha verimli ve iş bitirici olmamızı sağlıyor.
Bilenlere sorduğumuzda dijitalleşmeye en hızlı ve kolay uyum sağlayan sektörleri Finans, İnternet üzerinden Alışveriş, Sağlık, Eğitim ve Turizm diye cevap veriyorlar. Demek ki atılan adımlar fayda sağlamış ve bir farkındalık yaratmışız. Ancak unutulmaması gereken bir şey daha var, Dijitalleşme tek yönlü olmaz! Karşılıklılık esas ve tüm paydaşlar benzer konumda olursa, birlikte hareket ederse sonuç verir. Bu aşamada TÜRSAB’ın ROTA benzeri programları yol gösterici olabilir, şahsen ROTA’yı kaç kişinin kullandığını, bu sistemin nasıl bir işlevsellik arz ettiğini merak ediyorum.
Değişim demişken; Özellikle büyük şehirlerden başlayarak müşteri demografisinde de ciddi bir değişim var. Eskiden tüm programlar aile baz alınarak yapılırdı, artık tek başına yaşayan, ya da çocuksuz aileler de kendilerine özel tatil programları peşindeler. Bir kısım tatilcilerin ilgisini lüks oteller değil, doğa ile iç içe olacakları, deniz kenarı yerine, örneğin çiftlik hayatını deneyimleyecekleri tatil programları çekiyor. Kültür turları büyük rağbet görüyor.
Aile gezileri bitti mi? Elbette hayır, ama aile için programlar hazırlarken 7 yaş ve altı çocuklu aileler ile 7-15 yaş arası çocuklu aileler için farklı seçeneklerin listemizde mutlaka bulunması gerekiyor. Unutmayın; Sizde bu programlar yoksa rakibinize gidecekler.
Dünya milyonlarca yıldır aynı hızda dönüyor, ama ritmi sürekli değişiyor! Bizim de bundan etkilenmememiz imkansız . Zamanın ruhu bizlere sermayenin ya da siyasilerin dikte ettirmeye çalıştıklarını değil, toplumun yönelimlerini dikkate almamız gerektiğini söylüyor. Unutmayın; Bizim esas destekçilerimiz ve yol göstericimiz müşterilerimizdir. Değişimi anlamak ve uyumlanmak bu nedenle çok değerli. Öğrendiklerimizi mesleğimize uyarlamamız için yeni ölçümlere ihtiyacımız var, bunu sadece müşterilerimizden öğrenebiliriz. Onlardaki değişimi, talep ve tercihlerini yakından izlemeli ve tur programlarımızı bu doğrultuda hazırlamalıyız.
Geçenlerde sosyal medyada bir post yayınladım ve dedim ki “Bu ülkede 5 şeye değer verilmiyor; Kadına, çocuğa, bitkiye, hayvana ve turizmcilere”. Bu ne yazık ki böyle, ama yine de siz siz olun, markanızın olabildiğince sosyal ve toplumsal sorumluluk eylemleri ile birlikte anılmasına önem verin. Çünkü halkımız giderek bilinçleniyor ve kendi gibi düşünen hareket edenleri tercih ediyor.
Değişim sürerken değişmeyen değerlerimize de sahip çıkalım; Ahlaklı olalım, basiretli tacir gibi davranalım, insanla, doğayla, yaşayan tüm canlılarla dost olalım.
Bize yakışan budur.
Cemal Kızıltan
Kurucu Moderatör
TURSAPNET
تعليقات