Bu sene TURSAPNET’in 20’ci yaşını kutlayacağız. Biz dernek değiliz, birlik değiliz, ticari işletme hiç değiliz (ve bundan sonra da olmayacağız), buna karşın turizm sektörünün tartışmasız, en güçlü ve saygın iletişim platformuyuz! Takdir edersiniz ki bunu sağlamak bir günde olmadı. 2001 yılı ağustos ayında faaliyete geçmiştik. İlk aylar birkaç yüz kişi idik, zamanla sayımız arttı, bugün 8 bine yakın GoogleGroups ve 11 binden fazla Facebook üyemiz ile sektörün en eski, en büyük, en çok ses getiren, en fazla aksiyon alan platformunu oluşturduk. Bunca yıldır, yönümüz şaşmadı, duruşumuz değişmedi, hep sektör için, meslektaşlarımız adına yazdık, çizdik, mücadele ettik. Tehditlere aldırmadık, avanta ve iş peşinde koşmadık, doğru bildiğimiz ne varsa arkasında durduk.
Pandemi sürecinin başlangıcından bu yana, durumun ciddiyetini ilk dile getiren, TÜRSAB’ı ve Bakanlığı bu konuda uyaran TURSAPNET idi. Baktık, kimse bir şey yapmıyor, kendimiz bir inisiyatif geliştirmeye karar verdik ve üyelerimiz içinden bir kurul oluşturduk. Ülkenin dört bir yanından, turizmin farklı dallarında hizmet veren, yazı ve fikirleri ile TURSAPNET’e katkı vermiş, meslektaşlarımızla birlikte çalışmaya başladık.
İlk eylemimiz 6 ekim 2020 tarihindeki basın toplantısı idi. TÜRSAB genel merkezi önünde yapacağımız basın bildirimi ve çok sayıda üyenin katılımından korkan TÜRSAB yönetimi, Valilik kanalıyla iznimizi iptal ettirdi. Yetmedi, genel merkez önüne çevik kuvvet çağırarak, üyelerinden ne denli uzak ve korkak olduğunu adeta tescil ettirdi. TÜRSAB’ın duymak istemediği sesimizi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet N. Ersoy duydu, bizi davet etti, talep ve önerilerimizi dinledi, sonrasında basın aracılığıyla sesimizi Türkiye duydu.
“Aramızda dargınlık, kırgınlık olmaz” dedik, bizi engellemek için elinden geleni ardına koymayan TÜRSAB yönetiminden randevu istemeye devam ettik. Kabul etmek zorunda kaldılar, o toplantıda maalesef yukarıda yazdığımız her şeyi kabul ettiler, Firuz Bağlıkaya o toplantıda bazı sözler verdi ve her zamanki gibi hiçbirini tutmadı. 40 yıllık arkadaşımın bu denli samimiyetsiz olmasına inanamadım, ama kuruldaki arkadaşlarım maalesef haklı çıktılar. O süreçte, kendi başımıza kaldığımızı, TÜRSAB yönetiminin üyelerini koruma, kollama, hakkını arama yolunda parmağını dahi kıpırdatmadığını gördük. İşte o gün TÜRSAB yönetim kurulu bizim gözümüzde meşruiyetini yitirdi.
İşi, gücü bir yana koyup, çalışmaya başladık. An itibarıyla gerçekleştirdiğimiz faaliyetler ;
- Kültür ve Turizm Bakanlığı ile 5 kez görüştük. Fırsat buldukça, mesleğimizi doğrudan ilgilendiren konulardaki taleplerimizi ve çözüm önerilerimizi dile getirmeye devam ediyoruz.
- Bir grup arkadaşımız, hukukçuların da desteğini alarak, yeni turizm kanunları üzerinde çalışmaya ve yetkililerle ortak toplantılar düzenleyerek, taleplerimizi dile getiriyor (Merak etmeyin, TÜRSAB’ın baş hukuk danışmanı görünümlü, gölge başkan İlker Ünsever bu ekipte yok ve hiçbir zaman olmayacak, ekip o denli sağlam anlayacağınız).
- Şu ana dek AKP, CHP, İyi Parti ve Deva Partisi yetkilileri ile bir araya gelerek, sorunlarımızı ve çözüm önerilerini paylaştık, parti yetkililerini turizm sektörünün mevcut durumu hakkında bilgilendirdik. Fırsat buldukça, TBMM’de koltuğu olan her siyasi partiye ulaşmaya devam edeceğiz, partilerin üst düzey yetkilileri ile görüşmeye ve mecliste turizmcilerin sesi olmaları için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
- Turizmle ilintili, diğer meslek birliklerinin üst yönetimleri ile irtibata geçip, onları anlamaya ve onlarında bizi anlamalarını sağlamaya çalışıyoruz.
- Acenta ve Rehber çekişmesinin sonlanması ve ortak bir paydada buluşmak ve haksız uygulamalara son vermek için uğraşıyoruz. Birbirimizin sesini duymak adına gayret gösteriyoruz.
- Başta FOX TV olmak üzere, tüm TV kanallarına ulaşarak sesimizi duyurmaya gayret gösteriyoruz (Bu vesile ile FOX TV, İsmail Küçükkaya’yı ikna ederek, bu önemli kanalda sesimizin duyulmasını, sorunlarımızın dile getirilmesini sağladığı için, kurul üyemiz ve Gaziantep’ten değerli meslektaşımız, Arsan Seyahat Merkezi’nin sahibi, Ayşenur hanıma teşekkürlerimizi iletiyoruz).
- Yazılı, basılı ve görüntülü medyada daha da etkili olmak için elimizden geleni yapmaya devam ediyoruz
- Pandemi başlangıcından bu yana hazırladığımız 1 araştırma raporu ile 2 anket çalışmasını siyasiler, basın, devlet yetkilileri ve meslektaşlarımızla paylaştık. Bu çalışmalara devam etmeyi ve sektörün nabzını tutmayı görev biliyoruz.
- TURSAPNET aracılığı ile üyelerimizi bilgilendirmeye, seslerinin duyulmasını sağlamaya, yeni dostluklar ve işbirlikleri kurulması için özveriyle çabalıyoruz.
- Hiç kimseye minnet borcumuz, korkumuz, ya da makam beklentimiz olmamasının gönül rahatlığı ile eğriye eğri, doğruya doğru diyor, sektörün gerçek gündemini belirliyoruz. Mesleğimiz, onurumuz, geleceğimiz ve onurumuz için yaşıyor, mücadele etmekten geri kalmıyoruz.
Yeri gelmişken, nelere karşı olduğumuzu da sıralayalım ;
- En fazla döviz girdisi sağlayan ve 40’tan fazla sektörü doğrudan ve dolaylı destekleyen turizm şirketlerine hibe ve destek verilmemesine, hükümet ve siyasilerin bize yılkı atı* muamelesi yapmasına karşıyız.
- Önceki yönetimlerde yaşadıklarımızdan yola çıkarak, yalana, dolana ve talana kesinlikle karşıyız.
- Sektörün geleceğini yakından ilgilendiren yasaların kapalı kapılar ardında hazırlanmasına ve olup bitti ye getirilmesine karşıyız.
- Etkisiz, tepkisiz ve pasif TÜRSAB yönetimine, bizlerden gelen tepkiler üzerine yaptıkları göstermelik girişimlere, sonuçsuz toplantılarını marifetmiş gibi göstermelerine karşıyız.
- 11 aydır geliri ve devlet desteği olmadan, kapalı ofislere kira ödemeye devam eden, her türlü zorluğa karşın var olma mücadelesi veren seyahat acentalarının ısrarla yok sayılmasına karşıyız.
Bizler mesleğini seven, bilen ve hiçbir beklentisi olmadan seyahat acentalarına sahip çıkmayı kendine görev edinmiş turizmciler, mütevazı imkan ve çabalarımızla, sadece 6 ay içinde şimdilik bunları gerçekleştirdik. Daha yolun başındayız, yeni yasa TBMM’deki komisyona geldiğinde, mecliste görüşülmeye başlandığında bu yöndeki çalışmalarımızı daha da arttırmamız gerekecek. Bu süreçte siz meslektaşlarımızdan da destek isteyeceğiz, tanıdığınız tüm milletvekilleri ile görüşmenizi, yeni yasanın bizim taleplerimiz doğrultusunda çıkması konusunda yardımcı olmanızı talep edeceğiz.
* YILKI ATI NEDİR ;
Tam da bizim durumumuzu anlatan bir dramdır. Atlarını kışın beslemek istemeyen sahipleri onları vahşi doğaya salar. Farklı amaçlarla hizmet veren, değişik yerlerden gelmiş atların, ağır kış koşullarındaki dayanışması, birlik olup, vahşi hayvanlara karşı kendilerini savunmaları, (en acıklısı da) açlığa ve soğuğa dayanamayıp, ölen atların yasını tutmaları ibretliktir. Yaz gelince, sahipleri yaylaya gider ve sağ kalan atlarını geri getirirler.
Cemal Kızıltan
Comments